26 Temmuz 2016 Salı

Bu da benim hikayem!


O geceye ait herkesin farklı bir hikâyesi var. Kimisi sıradan bir şekilde saat 22 sularında yatıp sabah 8 de kalkmış ve hiç bir değişiklik, farklılık yaşamamış; kimisi ise ailesini Kur’an-ı Kerim okuması için evde bırakıp tankların önünde kendini siper etmiş ve sabaha karşı ailesine “DEMOKRASİ ŞEHİDİ” haberi ulaşmış…

Hikâyeler ne kadar farklı olursa olsun gelecek nesillere anlatılacak birçok yaşanmış hikâyeler olduğu aşikârdır. Benim hikâyem ise çok farklı başlayıp herkes gibi valilikte sabahlayarak bitiyor.”Ya Bismillah” diyerek onlarca kez sözlü anlatmaya çalıştıklarımı kelimelerle anlatmaya çalışacağım.

15 Temmuz günü yakınlarımla beraberdik. Akşam saatlerinde Boğaziçi Köprüsü’nün trafiğe kapatıldığı haberini aldık. Tabi bu haber hemen yayılmaya başlamamıştı. Saat 22.20 gibi ailem bir cemiyetten dönüyorlardı(Anlatımımın ilerlerine doğru göreceksiniz ki bu cemiyet sahibi gecede önemli bir rol oynayacak). Beni arayıp onlarla eve gelip gelmeyeceğimi sorduklarında yarım saatlik işimin kaldığını ve onlara gitmelerini söyledim. Daha sonrasında ülkemizdeki hadiselerin haberleri gelmeye başlayınca bir büyüğüm “ortalık karışık, dikkatlice eve git” diyerek bulunduğum ortamdan beni evime gitmem için ikaz etti. Ailemin aramasından 10 dakika sonra eve gitmek durumunda kaldım. Camili de ikametgâh ediyor olmam sebebiyle vakit kaybetmeden hızlı bir şekilde dolmuşa bindim. Bindiğim dolmuş radyoyu son ses açmış ve herkes olayları radyodan dikkatli bir şekilde dinliyordu. Tüm yolcular dolmuşta pür dikkat haberleri dinlerken şoföre Sakarya Valiliği’nin önünü polislerin kapattığı ve kimseye geçiş vermediği anonsunu gelene kadar hep zihnimde “ Darbe olacak ise sadece Ankara-İstanbul vb. gibi büyükşehirlerde olacağını düşünmüştüm. Henüz 15 yaşındayım ve o geceye kadar darbe hakkında pek fazla bir şey bilmiyordum. Valiliğin oraya geldiğimizde polisin barikat oluşturduğunu gördük. Anlaşılan polis askerden hızlı gelip valiliğe geçişi kapatarak askerlere geçiş vermeyeceklerdi. Hakikaten iki tane askeri kamyonet gelmesine rağmen hiçbir asker valiliğin ön tarafından girememişti. Saat o sıralarda 22.50 idi ve valiliğin orda kalmıştık. Arayıp aileme haber verdiğimde beni almaya geleceklerini söyleyip kapattılar. Bir taraftan babam ve ağabeyim beni almaya geliyorlardı bir taraftan yanlarından ayrıldığım büyüklerim devamlı arayıp ne durumda olduğumu soruyorlardı. Bu arada polisler ile konuşarak Sakarya Valiliği’ni ele geçirmeye çalışan askerlere karşı gelmeye başladık. “Asker kışlaya! Asker kışlaya!”. Ömrüm boyunca korktuğum silahlar, üzerine gittiğimiz askerlerin elindeydi. Bu arada polis araçlarının yaptığı barikatın önüne birçok sivil araç sahibi de lüks aracıyla ön barikat oluşturmuştu.  Sakarya Valiliği’nin önündeki trafik ışıkları böyleyken silahlı polis ve askerlerin önünden 600 metre kadar koşarak babamlarla buluştum. Arabamıza binince direk eve gideceğimi sanıyorken valiliğin arka tarafındaki marketin oraya gidip sivil polislerle konuştuk ve komşularımızı sokağa çağırmak üzere eve geldik. Birkaç komşularımızla beraber 70 yaşındaki babaannem, 73 yaşındaki dedem, ablam, annem, ağabeyim ve babam ile beraber valiliğin arkasındaki kavşağın oraya indik. Marketin önündeki kavşak valiliğin arka kapısına bağlıyordu. Ve valiliğin arka kapısına gelmeden 15 e yakın asker yolu kesmişlerdi. O yol yavaş yavaş insanlarla doluyordu. Yine o yolda eski Milletvekili Adayı Ali İnci, ( ailem Ali İnci’nin kızının cemiyetine gitmişlerdi, mevzu vatan olunca kızının düğününü bırakıp valiliğe gelmiş) muhtar ve birkaç adam konuşuyorlardı aralarında şöyle birkaç diyalog geçti:
-Bende camiinin anahtarı var anons yapmaya gidiyorum başkanım.
-Başkan bey birkaç polis telsiziyle sokak sokak dolaşıp herkesin zillerine basarak sokağa çağıralım mı?

          Daha Cumhurbaşkanı halkı sokağa davet etmeden biz dışarıdaydık ve TRT’nin ele geçirilip spikere zorla bildiri okutulmasından dahi haberimiz yoktu.
Durum böyleyken hep birlikte karar alıp gerçekleştiriyorduk.  Birkaç kişi darbe yanlısı askerler ile tartışıyordu. Tam sakinlik sağlandı derken en önde 6 kadın kol kola girmiş ve valiliğe doğru tekbir getire getire giriyorlardı. (Komşu annem, komşu annemin kızı, ablam, annem, babaannem ve tanımadığım bir kadın.) Biz de kadınların arkasından yaklaşık 50-75 kişi barikatı aşıp valiliğin arka kapısından girdik. O sırada askeri üniformalılar da koşarak içeri giriyorlardı. Valilik binasının kapısında duruyor ve geçiş vermiyorlardı. O sırada çarşıdan belediye otobüsleriyle gelenler de valilik kapısının önünde bizimle beraber kalabalık oluşturdular. Birçok kez havaya ateş açıldı. Sakarya’da yaralananların birçoğunun orada mermilerin sekmesi sonucu yaralandığını sanıyorum. Beraber valiliğe indiğimiz komşu annem, komşu annemin kızı ve oğlu orada vuruldu. Bir şekilde valilik binasına girip merdivenlerde birçok askeri üniformalıları ikna ettik, sarılarak ve öperek, tezahüratlarla. Valiliğin odasına girdiğimizde adeta kalemizi geri almış gibi seviniyorduk ki gerçekten kalemizi geri almıştık.

         Onlarca kişiyle birlikte arkamızda birçok yaralı bırakarak valilik odasını hainlerin elinden uzun mücadeleler sonucu geri almıştık. Haliyle yorgunduk, terlemiş ve susamıştık. Dikkat çekmek istediğim bir nokta ise; biz böyle bir durumdayken vali beyin makamındaki sehpalarda bulunan peçete ve suları dahi kullanmamaya özen gösterdik. Video çekmek ve bayrak tutmak için çıktığımız sehpalara ayakkabısız çıktık. Hiçbir şeye zarar veremeden. EŞYALARA DAHİ ZARAR VERMEK İSTEMEYEN BİZLER MASUM ASKERLERE NASIL ZARAR VERMEK İSTEYEBİLİRİZ Kİ!?
O gece valilikte sabahladım.  Ancak sabaha karşı 7.00 sularında eve gelebildim ve haberleri izlerken uyuya kaldım. 15 Temmuz’un üzerinden 11 gün geçmesine rağmen hala aile fertleriyle nöbetleşe uyuyoruz, bir durum meydana gelirse diğerlerini uyandırması için.

         Bu mücadelenin sonucuna baktığım zaman zafer görüyorum hem de “ŞANLI ZAFER!”. Bu şanlı zafer uğruna “DEMOKRASİ ŞEHİTLİĞİ” bizlere nasip olmadı ama bu şanlı zafer uğruna 240 şehit verdi bu millet, daha da fazlasını vermeye hazır.
           15 Temmuz bizlere bir destan olarak kalacaktır…


                                                                                                    Bilal Enes Özensel

4 yorum:

  1. Seni tebrik ediyorum .Böyle Münevver yeğenim olduğu için gurur duyuyorum. Bir musibet bin Nasihatten yeğdir derler....Allah yolunuzu açık etsin

    YanıtlaSil
  2. Seni tebrik ediyorum .Böyle Münevver yeğenim olduğu için gurur duyuyorum. Bir musibet bin Nasihatten yeğdir derler....Allah yolunuzu açık etsin

    YanıtlaSil
  3. İyiki senin gibi gençler var ve ben iyiki o gençlerden en azimli, en yürekli, en mert, en çalışkan ve Asımın nesli olmayı başarmış olan "seni" tanımışım. Sen ve senin yolunda giden gençlerle gurur duyuyorum. Allah yâr ve yardımcınız olsun!

    YanıtlaSil
  4. İyiki senin gibi gençler var ve ben iyiki o gençlerden en azimli, en yürekli, en mert, en çalışkan ve Asımın nesli olmayı başarmış olan "seni" tanımışım. Sen ve senin yolunda giden gençlerle gurur duyuyorum. Allah yâr ve yardımcınız olsun!

    YanıtlaSil